Tüm Alışverişlerinizde Kargo Bedava.
Sepetiniz Boş
Görünüşe göre henüz seçim yapmamışsınAlışverişe Başla
ürün bulundu.
Altın ve Dolara yön veren güncel finans haberlerini kaçırma...
Türkiye ekonomi gundemi/Açıklanması beklenen ekonomik veriler
Saat Veri Dönem Tahmin Önceki
------ ----------------------------------- ----- ------ ------
11:00 Dış Ticaret Dengesi (Geçici-GTS) Ocak -5.92 milyar dolar
11:00 İhracat (Geçici-GTS) Ocak 23.01 milyar dolar
11:00 İthalat (Geçici-GTS) Ocak 28.93 milyar dolar
14:30 Finansal kesim dışı firmaların net Kasım -77.56 milyar usd
döviz pozisyonu
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
oHyundai, "Active Air Skirt" adını verdiği özel bir teknolojiyle, yüksek hızlı sürüş sırasında oluşan türbülansı kontrol ediyor.
o Ön tampon ile ön tekerlekler arasına takılan bu parça, aerodinami için 80 km/s hızın üzerinde devreye giriyor.
o E-GMP platformu baz alınarak geliştirilen bu teknoloji, bastırma kuvvetini artırarak araç çekişini ve yüksek hız stabilitesini artırıyor.
Hyundai Motor Company ve Iveco Grubu, Hyundai'nin Global eLCV platformunu temel alan bir platform anlaşması imzaladı. Avrupa için üretilecek araçta IVECO logoları yer alırken aynı zamanda tamamen elektrikli bir hafif ticari araç olacak. Üretilecek yeni aracın Iveco Grubu'nun elektrikli hafif ticari araç serisine katılmasıyla birlikte ikonik IVECO Daily ürün grubundaki hafif ticari araç portföyü de zenginleşmiş olacak.
Hyundai ve Iveco, ortaklıklarını ilk olarak Mart 2022'de başlatmış ve o zamandan beri eDAILY FCEV'nin ortak geliştirilmesi ve E-WAY FCEV şehir otobüsünün piyasaya sürülmesi için beraber çalışmalar gerçekleştirmişti. Yeni anlaşma, sadece daha fazla çevre dostu araç üretmek anlamına gelmiyor. Aynı zamanda her iki şirketin karbon nötr mobilite ve elektrifikasyona geçişi hızlandırma konusundaki ortak kararlılığının altını da çiziyor.
IVECO logolu üretilecek elektrikli hafif ticari araç, Hyundai'nin yeni global, tamamen elektrikli "Hafif Ticari Araç (eLCV)" platformunu kullanan ilk ihracat modeli olacak. Platform, brüt ağırlığı 2,5 tondan 3,5 tona kadar olan ticari araçlar için özel olarak tasarlanmış. Yenilikçi ve gelişmiş araç konforu için Hyundai'nin yeni nesil BEV'lerde kullandığı en son teknolojiyi LCV araçlarda da kullanmak mümkün olurken aynı zamanda kargo yükleme ve taşıma için de gelişmiş kullanılabilirlik sağlayan alçak tabanlı tasarımdan da faydalanılacak.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
TÜSİAD'ın, sanayinin dönüşümüne destek sağlamak amacıyla 2018'den beri yürüttüğü TÜSİAD Sanayide Dijital Dönüşüm (TÜSİAD SD2) Programı'nın 7. Başarı Hikayeleri Töreni 31 Ocak'ta gerçekleşti. Törende, 7. Çağrı Grubu'nda eşleşen teknoloji kullanıcıları ve tedarikçileri, birlikte projelendirdikleri 5 dijital çözümü tanıttı. Devamında, TÜSİAD SD2'de yeni uygulama örnekleri oluşturacak bu çözümlerin jüri tarafından belirlenen başarı kategorileri açıklandı.
Etkinliğin açılış konuşmalarını TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Dijital Türkiye Yuvarlak Masası Eş Başkanı Perihan İnci yaptı.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
"Yatırım ekosisteminin katma değerli ve ileri teknolojili üretime yoğunlaşmasını sağlarken yeşil ve dijital dönüşüm unsurlarını gözetmeli, değer zincirinin kritik halkaları olan KOBİ'leri stratejik konumda ele almalıyız. Bu kapsamda KOBİ ölçeğindeki teknoloji şirketlerimizin ve start-up'larımızın geliştirdiği dijital çözümlerin takip edilmesi; büyük şirketlerimizle teknoloji ihtiyaçları doğrultusunda bir araya getirilmeleri ağırlık verdiğimiz bir alan. Bu hedefle başlattığımız TÜSİAD SD2 Programı KOBİ ölçeğindeki teknoloji tedarikçilerimize geliştirdikleri dijital çözümleri doğru adreslere ulaştırma imkanı sunuyor. Çözüm arayışı içerisinde olan şirketler için de teknoloji ihtiyaçlarına cevap bulacakları bir platform olma niteliğiyle değer yaratıyor. Güçlü bir iş birliği modeli olan ve giderek daha geniş bir ekosistemi kucaklayan TÜSİAD SD2 Programı'nın yedinci yılına giriyor olmak bize gurur veriyor."
TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Dijital Türkiye Yuvarlak Masası Eş Başkanı Perihan İnci konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
"Cumhuriyetimizin 2. yüzyılında yeni bir hikaye yazmak istiyorsak bilim ve teknolojiyi odak noktamız yapmalıyız. Dijital dönüşümde yeni teknolojileri en etkin şekilde kullanmak; aynı zamanda bu teknolojilerin yerelde geliştirilmesini sağlamak sürecin başarısı ve sürdürülebilirliği açısından önemli. Teknolojiyi üretmek ve etkin şekilde faydalanmak ancak bunu mümkün kılacak nitelikli insan kaynağı ile olabilir. Küresel ölçekte rekabetçi kalabilmemiz için yüksek katma değerli ürünlerin teknolojisini ülkemizde geliştirmeyi hedeflemeliyiz. TÜSİAD SD2 Programı'nın bu anlamda da değerli katkıları olduğuna inanıyoruz."
Açılışın ardından TÜSİAD SD2 Görev Gücü Başkanı Onur Eren programın 2023 çalışmaları ve 2024 vizyonu hakkında katılımcıları bilgilendirdi. Onur Eren konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
"TÜSİAD SD2 ekosistemi her geçen gün büyürken teknolojiyi kullanan ve üreten şirketler için özelleştirilmiş ve odaklı hizmetlerle de dijital dönüşüme desteğimiz sürüyor. Eşleşen şirketler heyecan verici ve sektörlerinde örnek oluşturacak uygulamaları çalışıyor ve böylece TÜSİAD SD2'nin başarı hikayeleri artıyor. Bu projelerin yanı sıra 2023'te TÜSİAD SD2 platformu üyelerine özel teknoloji buluşmaları, iyi uygulama ziyaretleri gibi odaklı etkinlik ve çalışmalar gerçekleştirmeye başladık. 2024'te de tematik toplantılarla ve yurt dışı bağlantılı yeni açılımlarla TÜSİAD SD2 şirketlerine umut ve vizyon kazandırmaya ve dijital dönüşüm çalışmalarına destek olmaya devam edeceğiz."
Başarı Hikayeleri Töreni'nin destekçisi Lenovo Türkiye'nin Genel Müdürü Emre Hantaloğlu da konuşmasında Türkiye'nin dünyadaki teknolojik gelişme ve önümüzdeki dönemde beklenen dönüşümde nasıl konumlandığına dair veri paylaştı ve Lenovo'nun bu dönüşüme nasıl destek sağladığını aktardı.
Törende, birlikte proje çalışan şirketler ihtiyaç konularını ve birlikte nasıl teknolojik çözüm getireceklerini paylaştı. Proje tanıtımlarının ardından her projenin TÜSİAD SD2 Başarı Kategorisi açıklandı. Ayrıca Lenovo Özel Başarı Kategorisi sahibi de belirlendi.
7. Çağrı Grubu projelerinin TÜSİAD SD2 Başarı Hikayeleri Töreni'ndeki başarı kategorileri aşağıdaki şekilde belirlendi:
Ticarileşme Potansiyeli Kategorisi:
Teknoloji kullanıcısı: Ebebek - Teknoloji tedarikçisi: B2Metric
Teknolojinin Sürdürülebilirliği Kategorisi:
Teknoloji kullanıcısı: Gdz Elektrik - Teknoloji tedarikçisi: Meg
Yaygınlaşma Potansiyeli Kategorisi:
Teknoloji kullanıcısı: Pınar Online - Teknoloji tedarikçisi: Pulur
Sektörel Dönüşüm Potansiyeli Kategorisi:
Teknoloji kullanıcısı: Socar - Teknoloji tedarikçisi: Signalton
Katma Değer Kategorisi ve Lenovo Özel Başarı Kategorisi:
Teknoloji kullanıcısı: Temsa - Teknoloji tedarikçisi: Niso
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Visa ve Fenerbahçe iş ortaklığıyla, taraftarlara yenilenen uygulama arayüzü ile sunulan Fenerbahçe Visa kartlar, Türkiye'de bir spor kulübünün resmi mobil uygulaması içinde yaratılan ilk dijital ön ödemeli kart olma özelliğini taşıyor.
Visa ve Fenerbahçe, ülkemizde bir spor kulübünün Super App uygulaması içinde yaratılan ilk dijital ön ödemeli kart olma özelliğini taşıyan Visa logolu Fenerbahçe kartlarını kullanıma sundu. Fenerbahçe dijital ön ödemeli Visa kartlar, Fenerbahce Spor Kulübü (FBSK) Super App uygulaması içinde yer alan Fenerium mağazası ile dünya genelinde online ödeme kabul eden satış noktalarında kullanım olanağı sağlıyor. Kartlar aynı zamanda, FBSK Super App uygulaması içinde bulunan Fenerium mağazasında yapılan ödemelerde belirli bir süre için yüzde 10 indirim sağlayacak.
Saniyeler içinde Fenerbahçe dijital ön ödemeli Visa kart sahibi olunabiliyor
Kullanıcılar, Fenerbahçe Spor Kulübü Super App içinde yer alan cüzdan sekmesine girdiklerinde, Fenerbahçe dijital ön ödemeli Visa kartları saniyeler içinde otomatik olarak tanımlanıyor. Kullanıcılar tanımlanan kartlarına, Visa'nın güvenli kart saklama altyapısı olan Visa Tek Tıkla Öde platformuna kayıtlı banka ya da kredi kartlarıyla bakiye yüklemesi yapabilecekler.
Visa Türkiye Genel Müdürü Samile Mümin, "Fenerbahçe Spor Kulübü ile iş birliği içinde dijital ön ödemeli Visa kartını taraftarlara sunmaktan ötürü son derece mutluyuz. 2024, Visa'nın Türkiye'deki 40. yılı. 40 yıldır Visa'nın küresel ölçeği ve en gelişmiş güvenlik teknolojileriyle korunan ağımız sayesinde, ülkemizdeki tüm Visa kart kullanıcılarına güvenle ödeme imkanı sağlıyoruz. Bu kartla artık Fenerbahçe taraftarları da ödemelerini sadece ülkemizde değil, Visa'nın kabul edildiği dünyanın 200 ülkesindeki online mağaza, hizmet sağlayıcıları ve e-ticaret platformlarında yapabilecek." dedi.
Fenerbahçe Spor Kulübü Genel Sekreteri Burak Çağlan Kızılhan da konuyla ilgili şunları söyledi: "Bugün Kulübümüz ile Visa arasındaki iş birliğinin basın toplantısında bir aradayız. Fenerbahçe Spor Kulübü olarak kıymetli markalarla yaptığımız iş birliklerinde mümkün olan her alanda taraftarlarımıza da fırsatlar sunmayı amaçlıyoruz. Visa iş birliği ile hayata geçirdiğimiz bu projede tam olarak bu kapsamda bir adım olarak taraftarımızın kullanımına sunulacak bir özelliği taşıyor. Kulübümüzün resmi mobil uygulaması olan FBSK Super App içerisinde yer alacak Fenerbahçe dijital ön ödemeli kartlar; taraftarlarımıza uygulama içinde taşıdıkları bir ödeme aracı sunacak. App'imizde yer alacak bu özellik ile hayatımızın her anında, alışverişlerimizde App'imizi kullanarak işlemlerimizi yapabileceğiz. Lansman dönemi boyunca Fenerbahçe Spor Kulübü Super App içerisinde yer alan Fenerium online mağazasında da alışverişlerde %10 indirim sağlayacak. Projenin hayata geçmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum ve projenin he iki taraf için de hayırlı olmasını diliyorum".
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
2024’ün İlk “Anadolu Panelleri” 31 Ocak’ta Manisa’da Gerçekleşti
Manisalı İş İnsanları Kurumsal Yönetimi TKYD’den Dinledi
Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği’nin (TKYD), kurumsal yönetimi yurt çapına yaymak amacıyla sürdürdüğü faaliyetler kapsamında düzenlediği “Anadolu Panelleri” nin 2024 yılındaki ilk durağı 31 Ocak’ta Manisa oldu.
“Anadolu Panelleri” Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi iş birliği ve Manisa Ticaret ve Sanayi Odası ev sahipliğinde Manisa’da düzenlendi.
Kurumsal yönetim anlayışının Türkiye’de tanınması ve gelişmesi amacıyla faaliyetlerini sürdüren Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD), Anadolu'da kurumsal yönetimi anlatmaya 2024 yılında da devam ediyor. 2023 yılında Denizli, Sakarya ve Eskişehir illerinde düzenlenen “Anadolu Panelleri” 2024 yılında Manisa ile start aldı. Anadolu Panelleri 31 Ocak’ta Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi iş birliği ve Manisa Ticaret ve Sanayi Odası ev sahipliğinde Manisa’da düzenlendi.
Manisa Ticaret ve Sanayi Odası’nda açılış konuşmalarını TKYD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Tamer Saka ve Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz yaparken, teması "Kurumsal Yönetim ve Sürdürülebilirlik” olan panel öncesinde KOBİRATE Uluslararası Kredi Derecelendirme ve Kurumsal Yönetim Hizmetleri A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Burhan Taştan da “Şirketler için Kurumsal Yönetim Olgunluk Testi" konusunu ele aldı. Dr. M. Murat Kubilay’ın "Türkiye'nin Politik ve Ekonomik Gündemi" ile ilgili yaptığı konuşmasının ardından da, panel gerçekleşti.
Moderatörlüğünü Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Dr. Şeref Oğuz’un yaptığı "Kurumsal Yönetim ve Sürdürülebilirlik” adlı panelde ise; TKYD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Tamer Saka, Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Hergüner Bilgen Üçer Avukatlık Ortaklığı Ortağı Senem Denktaş ve Retorika Araştırma ve Danışmanlık Direktörü Dr. M. Murat Kubilay konuşmacı olarak yer aldı.
Kurumsal yönetim kavramı çok önemli bir araç
TKYD Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Tamer Saka, Anadolu Buluşmaları ile TKYD’nin 21 yıldır edindiği bilgi birikimini yurt çapına yaydıklarını belirterek, “Dernek olarak ‘Kurumsal Yönetim’ anlayışının ülkede tanınması, gelişmesi ve en iyi uygulamalarıyla hayata geçirilmesi amacıyla çalışıyoruz. Dünyada ve Türkiye’de yaşanan son gelişmeler ile kurumsal yönetim kavramının ülkelerin ve kurumların rekabetçiliğini devam ettirebilmeleri için, ne derece önemli bir araç olduğunu biliyoruz.
Kurumsal yönetime yönelik farkındalık daha da hızla artıyor
İçinde bulunduğumuz bu zor dönemde organizasyonların devamlılıklarını sağlayabilmeleri için belirsizlik ve risklerden korunmalarının yolunun kurumsal yönetimden geçtiğine yönelik farkındalık daha da hızla artıyor. Aslında risk ve kriz yönetimi kurumların ajandasında oldukça uzun zamandır yer alan konular arasında bulunuyor. Bu tabloda başta iş dünyası, kamu ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere her yapı hedefi olan uzun vadeli değer yaratmak ve rekabet kapasitelerini geliştirmek gibi önemli konuların hayata geçirilmesi için iyi bir yönetime ihtiyaç duymakta. İyi bir yönetimin bu hedeflere ulaşmasını mümkün kılan ise kurumsal yönetimdir.
Her dönemin kendine özgü gereklilikleri var
Öte yandan sürdürebilirlik çok moda bir kelime oldu. Ama esasında kurumsal yönetimin özünde olan konu bu. İyi yönetimle, kurumsal yönetimle torunların torunlarının, şirketi görmesi mümkün. Tabii bu şu demek değil. Her zaman aile şirketle beraber olmalı mı olmayabilir. Bugün Amerika'da var olan şirketlerin birçoğu aile şirketidir. Ama bugün yine çoğunda o aileler yönetimde yok. Ama şirketler kendileri hayatta kalabilmişler, zaman içinde aileler o veya bu sebepten çıkmışlar ama şirketler ayakta kalabilmiş. Dolayısıyla temel hedef esasında şirketlerin ayakta kalmasını sağlıyor olabilmek. 100 yıllık şirketler olduğunu düşünürsek bunun gerekliliği dönem dönem değişiyor. Her dönemin kendine özgü gereklilikleri var. Çok daha farklı riskler ve bunun getirdiği gereklilikler var. Dünyadaki talepler, çevreyle ilgili konuları konuşuyoruz, dijitalleşmeyi konuşuyoruz. Şirketler üzerinde bütün bunların getirmiş olduğu etkiler var. Dolayısıyla bugünün içinden geçtiğimiz dönemin kritikliği bu anlamda Türkiye'deki şirketlerimizin artı yönlerini çok iyi anlamamız ama eksik yönlerimizi de giderecek bir planlamaya sahip olmamız gerektiğini ortaya koyuyor.
Şirketlerin yeniliklere açık olması gerekli
Olumlu yönlerimiz pozitif yönlerimiz var mı? Tabii ki var. Türkiye yüzyıllık hikayesinde gelinen noktada gerçekten bir bilgi birikimi, endüstriyel üretim açısından ciddi bir değer. Kalite algısı, yetişmiş insan kaynağı, mühendislik konusundaki gelmiş olduğu nokta bütün bunlar Türkiye açısından özellikle bölgesel oyunda önemli ve pozitif farklılık. Ama bunlar tek başına hepsi bir arada yeterli oluyor mu? Maalesef olmuyor. Bulunduğumuz yeri koruyabiliyoruz, yani Türkiye'nin dünya ekonomik pastasından aldığı pay 60 yıl önce yüzde 1’in biraz üzerindeyken bugün yüzde 0.8 seviyelerinde. Yani dünyanın büyüdüğü hızla Türkiye ortalama olarak büyümemiş. Bunun önemli sebeplerinden bir tanesi kaderci anlayışımız, patron gibi davranma duygusu, tek başına karar alma güdüsü ve gereğinden fazla risk alma. Risk alma bazen çok ciddi kazanç sağlayabilir. Kumar da esasında bir risk alma yöntemi, çok kazanabilirsiniz ama çok da kaybedebilirsiniz. Dolayısıyla bu tip problemlerimizi aşmamız lazım. Bunlar eğitimle, şirket içi eğitimlerle, bizim gibi derneklerin sağlayacağı desteklerle giderilebilecek kısmen konular ve en önemlisi de kültürel değişim sağlamamız yani organizasyonlarımızın bu anlamda kendileri için hedefler belirleyerek kültürel değişim gerçekleştiriyor olması lazım. Yeniliklere açık oluyor olması lazım.
TKYD olarak kurumsal yönetim temel bileşenlerinin daha iyi anlaşıldığı, daha fazla içselleştirildiği ve gerçek anlamda hayata geçirildiği bir anlayışın yerleşmesine katkı sağlamayı hedefliyoruz. Bu değişimi yalnızca kendi şirketimiz için değil, ülkemizin, toplumumuzun refahı içinde gerçekleştirmeliyiz. Çünkü tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de iyi yönetim, iyi yatırım çeker. Şirketlerin çok daha uzun ömürlü olabilmeleri, rekabet edebilirlikleri ne kadar kurumsal yönetildiklerine bağlıdır.
İşte bu amaçla Anadolu’daki illere bizzat giderek toplantılar gerçekleştirip kurumsal yönetimi anlatmaya çalışıyoruz. “Anadolu Panelleri” ile hedefimiz 2024 sonuna kadar daha fazla ile ulaşmak olacak. Bu panellerde sanayi odaları ile birlikte hareket ediyor ve kurumsal yönetim ilkelerinin benimsenmesine katkı sağlamak için çalışıyoruz.” şeklinde konuşurken;
Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Yılmaz ise; Ülke olarak toplum olarak firmalar olarak olumsuzluklara karşı nasıl ayakta kalabiliriz? Nasıl bir üretim, nasıl bir yaşama sahip olmalıyız gibi soruları birbirimize sormalı ve cevapları aynı şekilde vermeliyiz. Krizlere dayanıklı bir yaşam mümkün mü? Evet mümkün. Neden mümkün? Çünkü bunu başarabilen toplumlar var ve biz de bunu başarabiliriz. Bunu başarabilmek çok basit değil. Dört tane kuralı var. Adil, şeffaf, hesap verebilir ve sorumlu bir üretim biçimine sahip olmak.
Yeşil mutabakatla ilgili ilk çalışmayı yapan ve ciddi bir destek alan odalardan biriyiz. Ama geldiğimiz noktaya bakacak olursak su, ayak izi ve karbon ayak izinde kat ettiğimiz mesafe ile bölge olarak önde olsak da Türkiye olarak maalesef dışardayız. Avrupa ülkeleri aldıkları ürünlerle ilgili hangi girdilerin yapıldığını, çevreye ne kadar zarar verilip verilmediğini bilmek ve emin olmak istiyor. Bunu Avrupa Birliği istediği için mi yapmamız lazım, yoksa kendimize olan saygımızdan mı yapmamız lazım. Her şeyden önce kendimizi sorgulamamız lazım. Kurumsal yönetim ve sürdürülebilirlik adına birçok çalışmaya imza attık. Hem ulusal hem de uluslararası sorunlar ve çözüm noktasında burada 127 tane toplantı ve çalıştay gerçekleştirdik. Ülkenin sorunları ile ilgili üniversitemizde yapmış olduğumuz çalışmalar bugün Türkiye'de örnek niteliği taşıyor. Teknokentimiz ODTÜ’den sonra en başarılı teknokent unvanına sahip.” diyerek sözlerini tamamladı.
Manisa’da inanılmaz bir potansiyel var
Nasıl Bir Ekonomi Gazetesi Yayın Kurulu Başkanı Dr. Şeref Oğuz da; “İşim dolayısıyla Türkiye'de gitmediğim şehir yok, Manisa Türkiye'deki iller arasında ÇOK önde ve vizyonu olan bir şehir. Bir ülkede, bir şehrin tarih sahnesinde yer almasının üç temel dinamiği var: Birincisi tarihi kültürel miras Manisa’da var. İkincisi doğal kaynaklar, tarım, sanayi. Fakat üçüncü bir unsur var ki bunların ikisi olması yetmiyor, o da olması gerekiyor; yerel kabiliyetler. Yani bu kentin zihni, bu kentin eşrafı ve yöneticilerinin kafasındaki Manisa'dır; yarınki Manisa. İnanılmaz bir potansiyel üstünde oturduğumuz doğrudur. Çok daha farklı bir nesil gelip Manisa’yı tarihteki gibi yine Amerus’un yazıldığı, paranın icat edildiği topraklara taşıyacak. Çünkü böyle potansiyel üstünde oturuyor. Bazen kentlerin böyle tereddüt zamanları olur. Şimdi Türkiye'nin de bir tereddüt döneminden geçtiği gibi.
Duvarlarla örülmüş bir dünya geliyor
Öte yandan sürdürülebilirlik lafını her yere koyuyorsun da sürdürülemez davranışlarınla sürdürülebilirliği nasıl umarsın. Bir kere doğaya aykırı sürdürülebilirlik. Batı’da bunu anlamış ki bunu uyduranlar yavaş yavaş onun yerine dayanıklılık kelimesini kullanmaya başladılar. Çünkü daha doğarken ölüm makbuzuyla geliyorsun. Termodinami ikinci yasası diyor ki termodinamik kıyamet olacak, güneşin bile ömrü belli. Bu yüzden sürdürülebilirlik yerine dayanıklılık kullanılmalı. Onun için yapacağımız her adım bizi kurumsal bazı ilkelere zorluyor. Çünkü dünyada çok daha fazla çetin bir coğrafyaya gidiyoruz. Duvarlarla örülmüş bir dünya geliyor. Bundan 50 yıl önce 67 tane ülke kendini duvarların arkasına saklamıştı. Şimdi bu sayı 97’ye çıktı. Duvarların arkasında ve hayatta kalmak için ötekini öldürmek gerektiği gibi enteresan bir yapıya doğru giderken acaba bu süre içerisinde nasıl hayatta kalacağız?
Kurumsal yönetimi içselleştirmiş firmalar çok daha rahat ilerliyor
Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Hergüner Bilgen Üçer Avukatlık Ortaklığı Ortağı Senem Denktaş ise; “Kurumsal yönetimin şirketin değerine birçok katkısı var. Birleşme ve satın alma kavramı bunlardan bazıları. Hem birleşmeler hem de devralmalar için yapılması gereken ilk aşama, basiretli inceleme dediğimiz aşama. Satışa ya da birleşmeye konu şirketin değerlerinin belirlenmesi, işlerinin ve işleyişinin tabi olduğu her türlü riski belirlemek adına hukuki, vergisel, finansal ve teknik açıdan olmak üzere çeşitli açılardan basiretli inceleme yapılıyor. Tüm bu alanlarda şirketin röntgeni çekilip, değeri belirleniyor. “Bu satıştaki hisseler için ne kadar ödenmesi gerekiyor” bu belirleniyor. Kurumsal yönetimi içselleştirmiş firmalar, hukuksal açıdan bu süreci çok daha iyi atlatıyorlar. Veri odasının hazırlanması, soruların cevaplanması, alıcıya doğru bilgilerin şeffaf şekilde aktarılması ve ona göre fiyatlandırılmanın belirlenmesini kurumsal yönetimi içselleştirmiş firmalar çok daha rahat yapıyor.
Hisse satış sözleşmesi yapıldıktan sonra karşımıza çıkacak beyanlara aykırılıklar, garanti sorumlulukları gibi hukuka aykırılıklar çıktığında, alıcı firma, satıştan sonra satıcı firmadan 2-3 yıl içerisinde bunun tazminini isteyebiliyor. Kurumsal yönetimi içselleştiren firmalar bu gibi durumları bildikleri için bu sürece çok daha fazla önem verip, şeffaf yaklaşıyorlar. Bu firmalar basiretli inceleme aşamasında tüm doğru bilgileri verdikleri için, ilerdeki süreçte bu tazminat konusunu gündemlerinden çıkartabiliyorlar. Sonunda da el sıkıştığınız firmayla yaptığınız anlaşma nihai duruma geliyor. Bu değerleme yapılırken, kurumsal yönetimi içselleştirmiş şirketlerde teknik ve profesyonel işleyişteki devamlılık en önemli unsurlardan biri. Yani şahıslardan bağımsız hale gelmiş işlevsel ve sistemsel bir düzenek varsa, o zaman şirketin bedeli ve değeri de buna göre artıyor.” derken;
Zaman çok çok hızlı değişiyor
Retorika Araştırma ve Danışmanlık Direktörü Dr. M. Murat Kubilay da; “Türkiye ekonomisi için iyi ya da kötü demek kolay değil. Çünkü ekonominin çok farklı alanları var. Sadece sektör anlamında değil. Finans, sektör, çalışanlar, son dönemde farklı farklı etkileniyor. Zaman çok çok hızlı değişiyor.
Para politikasında ciddi bir sadeleştirme gerçekleşti
8-9 ay önce neredeydik? Türkiye'de parasal olmayan altın ithalatının tüm zamanların rekorunun kırıldığı yerdeydik çünkü döviz alamıyorduk. Döviz almak istediğiniz zaman piyasadaki bankalar arası piyasada gördüğümüz kurum yüzde 20 marj alıyordu. İşte bu noktada acaba ekonomide Türkiye dış ödemeler dengesi krizine mi girecek, yani dış dövizin yükümlüleri ödeyemeyecek ithalatını karşılayamayacak mı acaba? diyerek bugüne geldik. Ne değişti? Önce ekonomi, sonra da yönetimdeki isimler aşamalı olarak değişti. İlk başta Hazine ve Maliye Bakanı ile başladı. Faizler birazcık daha enflasyonla karşılaştırılabilir bir seviye çekildi. Yine piyasadaki likidi yani toplam para miktarı azaltıldı. Böyle bir sıkılaştırma uygulandı ve unutmamak gerekiyor ki bütün para politikasında ciddi bir sadeleştirme gerçekleşti.
Aynı Türkiye'de değiliz, aynı dünyada değiliz
Her gün ekonomi yönetimi yeni almış olduğu kararları o kadar da gece yarılarında Resmi Gazete’de beklemez hale geldi. Bunlar kesinlikle olumluydu. Neticelerini de aldık. Örneğin; Türkiye'nin beş yıl vadeli döviz cinsi euro tahvillerinin yani yurtdışına ihraç edilmiş borçlanma senetlerinin sigortalama bedeli dediğimiz primleri yüzde 700’lerden yüzde 300’lere kadar düştü. Bizim görece iyi olduğumuz dönemlerde 150-200 baz puandı. Buralara gelemeyeceğiz. Bu iyileşme trendinin sonlarına yaklaştığını söyleyebilirim. Aynı Türkiye'de değiliz, aynı dünyada değiliz. Ama 700’lerden buraya geldiğimiz mesafe önemli bunu belirtmek isterim.
Çok ciddi bir enflasyonla mücadele sorunumuz var
Muhtemelen önümüzdeki süreçte biraz siyasi engeller olmazsa ve dış politika biraz rahatlatılırsa, kredi noktaları bir veya iki not iyileşme ile tamamlamış olacağız. Bir de çok ciddi bir enflasyonla mücadele sorunumuz var. Öte yandan eski arayla değil 7.5 trilyon lira çok büyük bir borcumuz var. Normalleştirmemiz için bütçe fazlası vermek doğru olmaz ama daha az bütçe açığı vermemiz lazım. Seçimden ve deprem felaketinden ötürü bunu biraz anlayabiliriz ama önümüzdeki yıllarda da bütçede çok büyük sorunlar yaşayacağız.
Yüksek faizle krediler devam edecek
En az bir yıl parasal sıkılaştırmaya devam edeceğiz. Yani daha yüksek faizle kredi olacak. Aynı zamanda istenilen zaman her zaman bankalar kredi imkanı sunacaktır. Ama buna rağmen sizin fiyatlama davranışlarınız hem gerçekleşen de hem de hissedilen doğrultuda ilerlemeyecek. Dolayısıyla finansal istikrardaki iyileşmenin sonlarına yaklaştık desek bile mevcut durumu koruyabilmek gibi bir iyimserliğimiz var. Enflasyon için bunu söyleyemiyorum. Açıkçası Türkiye'de önümüzdeki 5 yıl içerisinde enflasyonun yüzde 25’in altına TÜİK’in bile getiremeyeceği düşüncesindeyim.” şeklinde konuştu.
TKYD Hakkında: Kurumsal yönetim anlayışının ülkemizde tanınması, gelişmesi ve en iyi uygulamalarıyla hayata geçirilmesi misyonuyla hareket eden Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği (TKYD), 2003 yılında gönüllü bir sivil toplum kuruluşu olarak kurulmuştur. Adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri üzerine inşa edilen kurumsal yönetim anlayışının, etki ettiği tüm alanlarda yol gösterici olma misyonuyla hareket eden TKYD, özel sektör, kamu kuruluşları, medya, düzenleyiciler, sivil toplum kuruluşları ve akademik dünya arasında bir iletişim ağı kurarak kurumsal yönetim uygulamalarının gelişmesini hedeflemektedir. TKYD, UN Global Compact imzacısı ve ICGN üyesidir.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
“Girişimcinin ve girişimciliğin öncü bankası" olma vizyonu ile ekosistemi destekleyen, kurulduğundan bu yana ülkemizde girişimciliğe önem veren Türkiye İş Bankası, 100. yılını kutladığı 2024’te de bu alandaki desteğini artırarak sürdürüyor.
Farklı dikeylerde hızlandırma programları yürüten Banka, girişim sermayesi fonları, yapay zekâ fabrikası ve çeşitli ekosistem partnerliklerinin yanı sıra ülkemizin ilk startup şube modeli, dünyada ilk ve tek bulut kredisi içeren kredi kartı ürünüyle girişimlere ihtiyaç duydukları her konuda uçtan uca değer önerisi vaat ediyor.
İş Bankası’nın ana desteğiyle 2017 yılından beri kesintisiz devam eden Workup Girişimcilik Programı’nın 12. dönemi, jüri tarafından seçilen 8 girişimle başlıyor. Programın yeni dönemine Branchsight, Juuli, Korvo, Kubezy, Magfi, Shippn, Trendbox ve Zuzzuu girişimleri katılıyor.
Girişimcilerin hızlanmalarına ve ölçeklenmelerine yardımcı olan, geçtiğimiz yıl global bir erken aşama yatırımcısı ve inovasyon hub’ı Tenity tarafından satın alınan Hackquarters yürütücülüğünde gerçekleştirilen Workup’a bugüne kadar 144 girişim kabul edildi. Programdan 100 girişim mezun oldu.
Girişimlerin desteğe ihtiyaç duydukları konular tespit ediliyor
Workup.ist internet sitesi üzerinden başvuruların yıl boyunca açık olduğu programa dâhil olan girişimler, sunumlarının ardından Workup takımı, Workup mentorları, paydaşlar ve yatırımcıların değerlendirmeleriyle belirleniyor.
Programa kabul edilmeleri sonrası girişimlerin güncel durumları ve desteğe ihtiyaç duydukları konular birebir görüşmeler ile tespit ediliyor. Uygun eşleştirmeler ve yönlendirmeler yapılarak girişimlere ihtiyaçları doğrultusunda kişiselleştirilmiş bir program hazırlanıyor.
Seçilen girişimler 4 ay boyunca,
• Alanlarında uzman kişilerden mentorluk,
• İş Bankası Grubu iştirakleri başta olmak üzere iş birliği,
• İş Bankası’nın kurucusu ve yatırımcısı olduğu fonlar başta olmak üzere yatırım imkânlarına erişim,
• Tecrübeli girişimcilerle deneyim paylaşımı, teknik çalıştaylar ve ilham etkinlikleri,
• Ücretsiz bulut sunucu kullanım hakkı ve altyapı destek paketleri,
• Yurt içi ve yurt dışı fiziki ve online etkinliklere katılım,
• Basılı ve dijital mecralarda kendilerini tanıtma,
olanaklarına sahip oluyor.
Ayrıca, İş Bankası Girişimcilik Şubelerinin desteğinin yanı sıra yerli ve global çok sayıda iş ortağının startup’lara yönelik çözüm ve hizmetleri için ücretsiz ya da indirimli kullanım hakkı elde ediyor. Programa kabul edilen girişimler, İş Kule Workup Alanı'nda ücretsiz ofis imkânından da yararlanabiliyor.
Workup Programı 12. dönemine seçilen 8 girişim
Branchsight: Çok lokasyonlu markalar için tüm satış noktalarının reklam stratejisininmerkezi bir sistem üzerinden yönetilmesini sağlayan dijital pazarlama platformu. https://branchsight.com/tr/
Juuli: Freelancerların faturalandırma, ödeme alma ve gönderme süreçlerini kolay ve hızlı bir şekildeyönetebilmesi için özel olarak tasarlanmış finans platformu. https://www.juuli.io/
Korvo: Eğitim verenlerin etkinlik, online kurs ve dijital ürünlerini sergilemesini, ödeme almasını ve operasyonlarını yönetmesini sağlayan e-ticaret platformu. https://korvo.co/tr
Kubezy: Servis sağlayıcılar ve şirketlerin cloud-native dönüşümlerini kolaylaştıracak ürünler geliştiren yeni nesil bulut operatörü. https://kubezy.com/
Magfi: Telegram, Discord ve bu gibi mesajlaşma uygulamalarındaki topluluklara reklam verilmesini sağlayan reklam teknolojisi. https://magfiads.com/
Shippn: Kullanıcılarının dünyanın her yerinden alışveriş yapabilmelerini sağlamak misyonu ve Reshipping Airbnb’si olma vizyonu ile yola çıkarak kurulmuş bir topluluk pazaryeri. https://www.shippn.com/en/home
Trendbox: Perakende satış noktalarından kendine ait yazılım ve donanımları ile anlık olarak veriyi toplayan ve müşterilerine anlık ve aksiyona yönelik iç görü raporları sunan girişim. https://trendbox.io/
Zuzzuu: Sektörel dikeylerde özelleşmiş yapay zekâ teknolojisiyle dijital satış ve pazarlama yapan şirketlerin müşterilerine kişiselleştirilmiş deneyimler sunarak gelirlerini artırmalarını sağlayan platform. https://www.zuzzuu.com/
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Koton’un sadakat programı Koton Club üyelerine renkli ve fırsatlarla dolu bir alışveriş deneyimi sunuyor. Her alışverişte puan kazandıran Koton Club, üyelerine doğum günlerine özel sürprizler, stil danışmanlığı, kişiye özel indirim ve kampanya gibi kişiselleştirilmiş avantajlar sağlıyor. Koton Club üyeleri ayrıca fişsiz iade ve değişim gibi işlemlerini kolayca yapabiliyor.
Koton Club üyeleri kazandığı puanları Koton mağazalarında, mobil uygulamada ve Koton.com’da yaptığı alışverişlerde kullanabiliyor. Moda tutkunları Koton Club’a ücretsiz üye olarak ilk alışverişte kazandığı hoş geldin puanının yanı sıra sonrasında da yapacağı her alışverişinde kazanmaya devam ediyor.
Son 11 yılda 10 kez Türkiye’nin en beğenilen kadın giyim markası seçilen Koton bugün 71 ülkenin de güvendiği bir marka olmaya devam ediyor. Koton 300 milyon ziyaretçisi, bugün yurt ic¸inde 241, yurt dıs¸ında 194 olmak u¨zere toplam 435 mağazasıyla müşterilerine sunduğu alışveriş deneyimi ile öne çıkıyor.
Koton CEO’su Dr. A. Bülent Sabuncu: “Koton Club bugün 3,3 milyon üyeye ulaştı.”
Koton CEO’su Dr. A. Bülent Sabuncu Koton Club programıyla ilgili, “Müşterilerimize en iyi alışveriş deneyimini sunmak için omnichannel uygulamalarımızı her geçen gün geliştiriyoruz. Nisan 2023’te hayata geçirdiğimiz sadakat programımız Koton Club bugün 3,3 milyon üyeye ulaştı. En yeni trendleri müşterilerimize sunmak, bunu yaparken yeni çağın ruhunu yansıtan anlayışları işimize yansıtmak için önemli yatırımlar yapıyoruz.” dedi.
Programa Koton mağazalarından, mobil uygulamasındaki Koton Club sekmesinden veya Koton.com üzerinden üye olunabiliyor.
Detaylı bilgi Koton.com, Koton mobil uygulaması ve tüm Koton mağazalarında
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası Genel Sekreteri Savaş Malkoç; temelleri yüzyıl önce atılmış Türk ilaç endüstrisi olarak, sektörü dünyada daha güçlü bir noktaya taşımak için ‘yerli ve millî’ ilaç üretimine desteğin bir an önce artmasını istediklerini ifade etti.
Güçlü ve kendine yeterli bir ilaç endüstrisine sahip olmak hem toplum sağlığı hem de ekonomik açıdan tüm ülkeler için son derece önemli. Yakın zamanda yaşadığımız Covid-19 pandemi süreci ve deprem felaketleri ilaç sektörünün aynı savunma sanayi gibi stratejik önemi haiz bir sektör olduğunu bir kez daha net biçimde ortaya koydu.
İlaç endüstrisinde yerelleşmenin önemine yönelik olarak bir açıklama yapan İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) Genel Sekreteri Savaş Malkoç şunları söyledi; “Yüz yılı aşkın bir tecrübeye sahip olan Türk ilaç endüstrisi, Covid-19 pandemi döneminde ve ülkemizin yaşadığı deprem felaketlerinde tüm birikimini ve üretim kapasitesini ortaya koyarak pek çok gelişmiş ülkenin dahi başaramadığını başararak ülkemizde ilaç arzını güvence altına aldı. Endüstrimiz için ana hedefimiz, ülkemizi küresel eğilimler de dikkate alınarak önce bölgesel sonra da küresel bir ilaç üretim ve ihracat üssü konumuna getirmektir. Yatırım odaklı ve ihracat gücü yüksek bir ilaç endüstrisi için ülkemizde sürdürülebilir yerelleşme politikalarının ivedilikle hayata geçirilmesi gerektiğini değerlendiriyoruz. Ülkemizde ilaçta yerli üretim süreçlerinin desteklenmesi, firmalarımızın Ar-Ge kapasitelerinin genişlemesine, sektörümüzde nitelikli istihdamın artmasına, ilaçta dış ticaret açığının azaltılmasına ve ülkemizde katma değer üreten bir ilaç ekosistemi oluşturulmasına olumlu katkı sağlayacaktır. İlaç endüstrisi olarak ‘Yerli ve millî ilaç üretimine destek artmalı’, diyoruz”.
“Türk ilaç endüstrisi olarak devletimizden aldığımız güç ve destekle her ilacı bu topraklarda üretecek ve ihracatını yapacak güçteyiz”
İEİS verilerine göre bugün ülkemizde uluslararası standartlarda 109 ilaç, 13 hammadde üretim tesisin bulunuyor ve ülkemizde vatandaşlarımızın kullandığı her 100 kutu ilacın 91’i bu tesislerde üretiliyor. Ancak değer bazında bu oran maalesef hala %55 düzeyinde. İlaç Ar-Ge merkezi sayısı 42’ye ulaşmış durumda. İlaç ihracatı ise 2,4 milyar dolar seviyesinde bulunuyor.
Yerelleşme uygulamasının ülkemize ve ilaç endüstrisine faydalarına da değinen Malkoç; “Bugün ülkemizde yüksek üretim teknolojisine ve kapasitesine sahip, kendine yeten, küresel rekabette gücünü korumak için sürekli yatırım yapan ve çalışan çok köklü, güçlü ve deneyimli bir ilaç endüstrisi mevcuttur. Doğru kurgulanmış bir yerelleşme politikasıyla endüstrimizin gücü daha da artacaktır. Yerli endüstrinin desteklenmesi yurt içi ilaç üretiminin artmasına, üretim tesislerindeki âtıl kapasitenin kullanıma kazandırılmasına, yeni yatırımların ve tesislerin oluşmasına, bu sayede üretim teknolojilerinin gelişmesine, istihdamın artmasına, yurt içinde üretilen ilaçların ihracatına ve ithal edilen ürünlerin üretimine başlanarak cari açığın kapatılmasına büyük katkı sunacaktır.” dedi. Malkoç sözlerine şöyle devam etti, “Değişen ve gelişen ilaç dünyasında sürekli yatırım yapmak, teknolojiyi yakından takip etmek ve hızla adapte olmak zorundayız. Bugün dünyada biyoteknolojik ilaç devrimi yaşanıyor. Bunun gerisinde kalamayız. Ülkemizde bu ilaçları üretmek zorundayız ve endüstri olarak biz buna hazırız. Bu alanda ülkemizde 1,1 milyar dolar tutarında yatırım yapılmış, bu sayede 13 biyoteknolojik ilaç tesisi kurulmuştur. Bu tesislerin aktif hale gelmesi ve biyoteknolojik ilaçlardaki dışa bağımlılığın azaltılabilmesi için buralarda üretilecek ilaçların geri ödeme sistemine avantajlı koşullarla dahil olması elzemdir. Bu ürünlerin tamamen ithalata dayanan tedariğini kamu bütçesinin kaldırabilmesi mümkün değil. İlaçta yerelleşme sürecinin bir başka hedefi de ilaç ihracatının artmasıdır. Yerelleşme, biyobenzer ilaçta ve ihracatta başarıyı getirecek. Türk ilaç endüstrisi olarak devletimizden aldığımız güç ve destekle her ilacı bu topraklarda üretecek ve ihracatını yapacak güçteyiz.”
“İlaç için kamu bütçesinden ayrılan kaynak artırılmalı”
Yerelleşme uygulamasına yönelik atılması gereken adımlara da değinen Malkoç Türk ilaç endüstrisinin, ileri teknolojili yatırımlarını kesintisiz devam ettirmesinin önemine değinerek; “İlaç endüstrimiz dünyadaki örneklerinde olduğu gibi cirosunun en az %15’ini Ar-Ge harcamalarına tahsis etmesi gerekmektedir. Büyük meblağlı bu yatırımların yapılabilmesi için de ilaç firmalarımızın güçlü finansal yapıya sahip olması şart. Bu kapsamda ilaçta tek merkezden koordine edilecek ve bütünsel bir bakış açısıyla şekillendirilecek yeni bir yerelleşme sürecinin başlatılması büyük önem taşıyor. Bunun yanında, öncelikle ilaç için kamu bütçesinden ayrılan kaynağın %0,68 düzeyinden dünyadaki örneklerine uygun olarak %1,1 seviyesine çıkartılması yerelleşme süreçlerinin de olmazsa olmaz ön koşulunu oluşturuyor. Söz konusu yerelleşme politikası; ilaç fiyatlandırmasından geri ödeme politikalarına, ruhsatlandırma süreçlerinden yatırım teşvik politikalarına, Ar-Ge desteklerinden uygun koşullu krediye kadar birçok unsuru kapsamalı ve bu alanlarda sektörümüzün uzun yıllardır yaşadığı sorunlara kalıcı çözümler getirmelidir. Yerelleşme süreçlerinin başarılı olabilmesi için yıllardır baskılanan ilaç fiyatlarını olması gereken seviyelere yükseltecek rasyonel fiyatlandırma politikalarının devreye alınması ve bu yolla ilaç endüstrimizin finansal açıdan güçlendirilmesi gereklidir. Her zaman belirttiğimiz gibi Türk ilaç endüstrisi olarak her koşulda devletimizin ve milletimizin yanındayız. Bugüne kadar devletimizin dirayetli yaklaşımının ve sanayimize verdiği stratejik desteğin pek çok örneğini gördük. Bugün de ilaç sanayimizin gelişimine ve dönüşümüne ışık tutacak, ihtiyaç duyulan yapısal reformu gerçekleştirecek, yerli üretimin desteklenmesine yönelik kamu politikalarını hayata geçirecek aynı anlayışa, sağduyulu ve kalıcı eylem planlarına ihtiyaç duyuyoruz. İlaç sektöründe sürdürülebilir yerelleşme politikalarının neler olabileceğine ilişkin görüş ve değerlendirmelerimizi de ilgili kamu kurum ve kuruluşlarımızla paylaştık. İnanıyoruz ki, kısa vadede hızlı ve somut adımlar atılacaktır.” dedi.
Siparişleriniz sadece "1 saat" içerisinde hesabınızda.
Siparişlerinizin gönderimi, aynı gün içerisinde yapılır.
256-bit şifreleme ve 3D Secure ile güvenli ödeme.
Ürünlerimizin tümü sertifikalı ve orijinaldir.