Tüm Alışverişlerinizde Kargo Bedava.
Sepetiniz Boş
Görünüşe göre henüz seçim yapmamışsınAlışverişe Başla
ürün bulundu.
Altın ve Dolara yön veren güncel finans haberlerini kaçırma...
Rapor ektedir.
Gedik Yatırım Menkul Değerler A.Ş.
www.gedik.com
***
Yasal Uyarı
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.
Rapor ektedir.
Gedik Yatırım Menkul Değerler A.Ş.
www.gedik.com
***
Yasal Uyarı
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.
FED SONRASI ALTIN YÖNÜNÜ BULMAYA ÇALIŞIYOR
Piyasaların uzun süredir beklediği FED toplantısı dün akşam tamamlandı ve beklentilere paralel olarak FOMC'den bir faiz değişikliği kararı çıkmadı. Altın ise alışılmış FED günlerinin aksine dar bir bant içinde hareket etti. 2763 dolar/ons seviyesinden seansa başlayan sarı maden, FED'in faizleri sabit tutma kararı sonrası 2745 dolar/ons seviyesine kadar gerileyerek günün en düşük seviyesini gördü.
Kararın ardından basının karşısına geçen Başkan Jerome Powell, ekonominin genel olarak güçlü seyrettiğini vurgularken, faiz indirimleri konusunda aceleci olmayacaklarını belirtti. Enflasyonda yüzde 2 hedefine bağlılıklarını sürdüreceklerini ifade eden Powell, gevşeme döngüsünün sonuna yaklaşıldığını dile getirdi. Güvercin bir ton taşımayan bu açıklamalar, altının günü artıda kapatmasını engelledi. Seansı 2760 dolar/onstan tamamlayan sarı maden, günü yüzde 0,1'lik sınırlı bir kayıpla noktaladı. Öte yandan, ABD'nin altın ithalatına vergi getireceğine dair endişeler sürerken, Londra'dan Comex'e altın akışı devam ediyor. Comex vadeli piyasasındaki primler, spot piyasaya kıyasla 10 dolar/ons seviyelerinde seyretmeyi sürdürüyor.
Gümüş, dünkü seansta altından ayrışarak günü pozitif bölgede tamamladı. 30,42 dolar/ons seviyesinden güne başlayan beyaz maden, 30,83 dolar/onstan kapanarak yüzde 1,4 değer kazandı. Spot piyasa ile ABD'deki vadeli piyasalar arasındaki fark, gümüşü de etkilerken, 0,60 dolar/ons seviyesinde primli işlemler gerçekleşiyor.
Platin, iki günün ardından yükselişe geçerek dünkü seansı artıda tamamladı. 945 dolar/ons seviyesinden işlem görmeye başlayan platin, 951 dolar/onstan kapanarak yüzde 0,5 değer kazandı.
Paladyum ise üç seans süren kayıplarının ardından yönünü yukarı çevirerek günü pozitif kapattı. 955 dolar/ons seviyesinden güne başlayan paladyum, 961 dolar/onstan kapanarak yüzde 0,7 değer kazandı.
Troy Kıymetlı Maden Tıc. A.Ş
www.goldtakas.com www.troypm.com
ABD endeksleri Çarşamba günü negatif kapanış gerçekleştirdi. Dow Jones -0.31%, S&P500 -0.47%, Nasdaq -0.51% düşüşle kapandı. Avrupa endeksleri ise pozitif kapanış gerçekleştirdi. Euro Stoxx 50
+0.67%, DAX +0.97%, FTSE 100 +0.28% yükselişle kapandı. TSİ 09:58 / ABD vadeli endeksleri pozitif ve Avrupa vadeli endeksleri ağırlıklı negatif işlem görüyor.
? Asya’da endeksler karışık işlem görüyor. TSİ 09:58 / Shanghai -0.06%, Hang Seng +0.14%, Nikkei 225 +0.03%, DJ New Zealand -0.44% düşüşle kapandı.
? Japon otomobil üreticisi Nissan, ABD'de işten çıkarma ve üretim kesintilerine gitmeyi planladığını duyurdu. / Bloomberg HT
? ABD Merkez Bankası (Fed) 2025'in ilk toplantısında faizlerde değişikliğe gitmeyerek Trump politikalarının etkilerini görmek için beklemeyi tercih etti. 2024 Eylül ayından beri 3 kez üst üste
faiz indirimine giden Fed böylece indirimlere ara verdi. Fed metinden enflasyonun hedefe doğru ilerlediğine ilişkin referansı kaldırdı. Fed Başkanı Jerome Powell, ekonominin genel anlamda
güçlü olduğunu ve politika duruşunu aceleci bir şekilde değiştirme ihtiyacını duymadıklarını söyledi. Powell Trump'ın faiz açıklamaları hakkında yorum yapmazken yemin töreni sonrasında
Trump'la herhangi bir temasları olmadığını belirtti. Powell 'enflasyon hedefine doğru ilerleme' ifadesinin kaldırılmasının bir sinyal verme anlamına gelmediğini söyledi. / Bloomberg HT
? Meta Platforms Inc. Kurucu CEO'su Mark Zuckerberg ve Microsoft Corp. CEO'su Satya Nadella yapay zekâ hakkında açıklamalarda bulundu. / Bloomberg HT
? ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin Nvidia şirketinin Çin'e çip satışlarına yönelik ek kısıtlamaları değerlendirdiği iddia edildi. / Bloomberg HT
? ABD'li elektrikli otomobil üreticisi Tesla'nın geliri ve kârı, geçen yılın dördüncü çeyreğinde piyasa beklentilerinin altında gerçekleşti. / Bloomberg HT
? ABD'li teknoloji şirketlerinden Microsoft, Meta ve IBM'in gelirleri geçen yılın ekim-aralık döneminde beklentilerin üzerinde gerçekleşti. / Bloomberg HT
? Altın, Fed Başkanı Jerome Powell'ın faiz oranlarını düşürmek için acele etmeyeceklerini söylemesinin ardından hafif bir düşüş yaşadı ve merkez bankasının enflasyonda daha fazla ilerleme
görmek için gevşemeye ara verdiğini ekledi. / Bloomberg HT
Deniz Yatırım Menkul Kıymetler A.Ş
www.denizyatirim.com.tr
***
Yasal Uyarı
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Kanser, dünya genelinde ölüm nedenleri arasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer alıyor. Türkiye’de ise her yıl yaklaşık 250 bin kişiye kanser tanısı konuluyor. İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS), 4 Şubat Dünya Kanser Günü'nde, kanser tedavisinde kullanılan onkoloji ilaçlarının önemine ve bu alandaki yerli üretim potansiyeline dikkat çekiyor.
KANSER, günümüzün en zorlu sağlık sorunlarından biri olarak küresel çapta ele alınması gereken bir öncelik olmaya devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre her yıl yaklaşık 20 milyon yeni kanser vakası tespit ediliyor ve 10 milyondan fazla kişi kanser nedeniyle hayatını kaybediyor. Bu rakamlar, kanserle mücadelenin sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk olduğunu gözler önüne seriyor. Kanser tedavisi, teknolojik ilerlemeler ve bilimsel araştırmalarla önemli ölçüde gelişmiş durumda. Ancak bu gelişmeler, tedavi maliyetlerinin de artmasına neden oluyor. Özellikle biyoteknolojik ilaçlar, kanser tedavisinde devrim niteliğinde çözümler sunarken, yüksek bütçeler gerektiriyor.
Onkoloji ilaçları, tutarda Türk ilaç pazarının %17’sini oluşturuyor
Kanser tedavisinde yerli üretimin artırılması, biyoteknolojik ilaçlara erişimi kolaylaştırarak tedaviye ihtiyaç duyan hastaların yaşam kalitesini yükseltirken, sağlık sektöründe dışa bağımlılığı azaltmada önemli bir paya sahip. Türkiye’de onkoloji ilaçları toplam ilaç piyasasında kutu bazında %1’lik bir paya sahipken, bütçenin %17’sini oluşturuyor. Ayrıca, kutu bazında onkoloji ilaçlarının %27’sinin biyoteknolojik ilaçlardan oluşması, biyoteknolojinin onkoloji tedavisindeki artan rolünü gözler önüne seriyor.
Son 5 yılda, onkoloji tedavisinde kullanılan biyobenzer ilaçların pazarı yaklaşık 4 kat büyüyerek bu alandaki biyoteknolojik ilaçlar içindeki payını neredeyse %50’ye çıkarmış durumda. Bugün, onkoloji alanındaki biyobenzer ilaçların üçte biri yurtiçinde üretiliyor. Bu, Türkiye'nin biyoteknoloji alanında kat ettiği mesafeyi ve gelecekteki potansiyelini göstermesi açısından kritik bir öneme sahip.
İEİS Genel Sekreteri Savaş Malkoç, biyoteknoloji alanındaki yerli üretimin önemine dikkat çekerek şunları söyledi: “Bugün Türkiye’de biyobenzer ilaç üretiminde güçlü bir altyapıya sahibiz. Var olan 13 biyobenzer ilaç üretim tesisimiz, endüstrimizin uzun yıllardır yaptığı büyük yatırımların bir sonucu. Ancak bu tesislerin kapasitesinin tam anlamıyla kullanılması için uygun fiyatlandırma, geri ödeme politikaları ve teşvik mekanizmalarına ihtiyaç var. Doğru politikalar hayata geçirildiğinde, Türkiye biyoteknolojik ilaç üretiminde bir üretim üssü haline gelebilir. Bu da sadece ekonomik bir kazanç değil, aynı zamanda kanser hastalarının tedaviye daha hızlı ve kolay erişimini sağlamak açısından kritik bir adım olur. Kanser tedavisinde kullanılan yerli üretim ilaçların artırılması, bütçe ve halk sağlığı açısından büyük bir stratejik öneme sahip.”
Kanserle mücadelede inovatif çözümler geliştirmek, yerli üretimi desteklemek ve hastaların yaşam kalitesini artırmak adına yatırımlarını sürdüren İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası, uluslararası arenada da önemli bir oyuncu olma hedefiyle çalışmalarını güçlendiriyor.
İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası hakkında:
İEİS, 1964 yılında üyelerinin çalışma koşullarını iyileştirmek, sağlık politikalarının gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla kuruldu. Türkiye ilaç endüstrisinin daha güçlü bir Ar-Ge yapılanması içine girerek, üretimdeki katma değerini yükseltmesi, özellikle biyoteknoloji alanında son yıllarda sektörde yapılan yüksek miktarlı yatırımlar sayesinde sürdürülebilir bir büyüme ivmesi yakalaması ve uygun kamu politikalarıyla desteklenecek yeni yatırımlarıyla Türkiye’yi bölgesel ve ardından küresel bir ilaç üretim ve ihracat üssü haline gelmesi için çalışmalarını aralıksız sürdüren İEİS’in bünyesinde ulusal ve çokuluslu toplam 53 ilaç firması yer alıyor.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Cennet meyvesi olarak nitelendirilen, Türkiye’nin ihracatta prestij ürünlerinden kuru incir 2024/25 sezonunda dolar bazında yüzde 37 değerlendi ve kuru incirin ortalama ihraç fiyatı 6 bin doları aştı.
2023/24 sezonunun ilk 4 aylık döneminde ortalama 4 bin 506 dolara ihraç edilen kuru incir, 2024/25 sezonunun 4 aylık döneminde dolar bazında yüzde 37’lik sıçramayla 6 bin 162 dolarlar alıcı buldu. Türk ihracatçıları 4 aylık döneminde kuru incir ihracatını yüzde 31’lik artışla 148 milyon dolardan 194 milyon dolara çıkardılar.
Küresel iklim değişikliği neticesinde olumsuz hava koşulları nedeniyle kuru incir rekoltesinde 2024/25 sezonunda yüzde 15 düşüşe rağmen kuru incir ihracatında miktar bazındaki düşüş yüzde 4 ile sınırlı kaldı. 25 Eylül 2024 tarihinde başlayan 2024/25 kuru incir sezonunda 25 Ocak 2025 tarihine kadar Türkiye, 31 bin 425 ton kuru incir ihraç etti. Önceki sezon kuru incir ihracatı miktar bazında 32 bin 796 ton olmuştu.
Kuru incir en çok Avrupa, Amerika ve Uzakdoğu’ya gidiyor
Kuru incir ihracatında en büyük payı 12 bin 801 ton karşılığı 87,5 milyon dolarla Avrupa Birliği ülkeleri aldı. Amerika kıtasına 7 bin 467 ton kuru incir ihraç ederken, 40 milyon 170 bin dolarlık kuru incir ihraç edildi.
Uzakdoğu ülkelerine yapılan kuru incir ihracatımız ise; 3 bin 396 ton karşılığı 20 milyon 251 bin dolar olarak gerçekleşti.
Dünya Sağlık Örgütü’nün kuru inciri sağlıklı gıdalar arasında tanımladığı bilgisini veren Ege İhracatçı Birlikleri Organik Ürünler ve Sürdürülebilirlik Koordinatörü ve Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, kuru incire dünya genelinde talebin her geçen yıl daha da attığını dile getirdi.
Kuru incirde olumsuz iklim koşullarından dolayı oluşabilen aflatoksin ve okratoksin bulaşıklığının önüne geçmek için Tarım ve Orman Bakanlığı, Araştırma Enstitüleri, Üniversiteler, Üreticiler, İhracatçılar ve Tüccarlar yoğun bir mesai harcadıklarını paylaşan Işık, “Kuru incir, yaklaşık 25.000 üreticimizin ve işletmelerimizde çoğunluğu kadın olan çalışanlarımızla birlikte en az 40.000 ailenin geçim kaynağıdır. Bu açıdan hem Ege Bölgemiz hem de ülkemiz açısından çok önemli sosyal ve ekonomik değere sahip olan kuru incirin üretim ve ihracatının sürdürülebilir bir şekilde devam ettirilmesi hepimizin görevidir” diye konuştu.
Aflatoksinli incirler 25 yıldır imha ediliyor
Kuru incirdeki aflatoksinin, kuru incire insan eliyle konulan zirai ilaç/pestisit olmadığının altını çizen Başkan Işık şöyle devam etti: “Aflatoksin diğer pek çok tarım ürününde de olabildiği gibi olumsuz iklim koşullarına bağlı olarak doğada bulunan saprofit mantarlar tarafından üretim aşamasında meydana gelmektedir. İklim koşullarına bağlı olarak aflatoksin oluşumu her yıl farklılık göstermektedir. Üretim dönemindeki olumsuz hava koşullarına bağlı olarak toplam üretimdeki aflatoksin varlığı, %0,5 ila %1,5 arası oranlarda değişmektedir. Kuru meyve sektöründe; Türkiye’nin en büyük sosyal sorumluluk projelerinden birisine imza atarak, “Aflatoksinli Kuru İncirlerin Bertarafı Projesi”ni 25 yıldır sürdürüyoruz. İşletmelerde lazer ayıklama makinelerinde ve özel karanlık odalarda tekrar tekrar seçilen ve ayıklanan aflatoksinli kuru incirler ayrı alanlarda biriktirilmektedir. Sürdürülebilirliği Türkiye’de başlatan sektörlerden birisi olarak her yıl yaklaşık 700 ton aflatoksinli kuru inciri Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği olarak ihracatçılarımızdan topluyoruz, piyasaya sürülmesini engelleyerek biyogaz tesislerinde enerjiye dönüşmesine aracılık ediyoruz. “Aflatoksinli Kuru İncirlerin Bertarafı Projesi” kuru incir ihracatçılarımıza her yıl ortalama 5 milyon dolar civarında maddi bir yük getirse de bu projeyi 25 yıldır sürdürdüğümüz gibi, bundan sonraki süreçte de devam edeceğimizi taahhüt ediyoruz.”
Kuru incirde aflatoksin ve okratoksin bulaşıklığını önlemek için Tarım ve Orman Bakanlığımız kontrolünde uzun yıllardır üreticilere binlerce kurutma kereveti, ilek filesi, hasat filesi ve tuzaklar yaptırarak, Tarım ve Orman Bakanlığı koordinasyonunda üreticilerimize ücretsiz olarak dağıttıkları bilgisini veren Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, çok yoğun kontroller sonucunda ihraç edilen kuru incir partilerimiz çeşitli nedenlerle ülkemize geri geldiklerinde de İhracattan Geri Dönen Ürünler Türk Gıda Kodeksi (TGK) Mevzuatına uygunsa ülkemize girdiğini, ihracattan geri gelen kuru incirlerin ülkemize girişte Türkiye’nin ithalat prosedürüne tabi tutulduğunu, Tarım ve Orman Bakanlığı kontrolünde antrepoya alındığını, numune alınıp analiz edilerek sonucu uygun olan partilerin yurda girişine izin verildiğini, limitlerin üstünde çıkan partilerde memur eşliğinde elleçleme yapıldığını sonrasında uygunsa yurda girişine izin verildiğini, uygun olmayan partilerin imha edildiğini ifade etti.
Türkiye’nin prestijli ürünlerinden biri olan kuru inciri gıda güvenliği sağlanmış bir şekilde üretmeye ve ihraç etmeye devam ettiklerini anlatan Işık, “Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlıklı gıda ürünleri listesinde yer verdiği kuru incirimizi gerek vatandaşlarımız, gerekse 8,5 milyar insanlık gönül rahatlığıyla tüketebilirler” diyerek sözlerini noktaladı.
Kuruluştan yapılan basın açıklaması aşağıda bulunuyor:
Uzun yıllardır olduğu gibi bu yıl da Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği (TELKODER) tarafından yapılan analizde, 4 kişilik bir ailenin sabit telefon, genişbant internet ve GSM hizmetleri için yıllık harcamasının vergiler dâhil 17.166,40 TL'ye ulaştığı belirlendi. Sabit telefon ve genişbant internet için yıllık harcama 5.693,52 TTL, 4 GSM hattı içinse 11.472,84 TL olarak hesaplandı.
Serbest Telekomünikasyon İşletmecileri Derneği (TELKODER), geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi BTK tarafından yayınlanan 2024 yılı 3. çeyrek verilerini baz alarak, 4 kişilik bir ailenin yıllık haberleşme giderlerini analiz etti. Çalışma, haberleşme hizmetlerinin aile bütçelerindeki yerini ve sektörün dinamiklerini ortaya koyuyor.
Yapılan hesaplamalara göre, bir ailenin sabit telefon, genişbant internet ve GSM hizmetleri için yaptığı toplam aylık harcama vergiler dahil 1430,53 TL olurken, yıllık harcama ise vergiler dâhil 17.166,40 TL olarak belirlendi. Haberleşme masraflarında son yıllarda yaşanan artışın en önemli sebebinin, ülkedeki enflasyon oranlarının sektördeki maliyetleri ciddi ölçüde arttırması ve yüksek vergi rakamları olduğu ifade ediliyor. TELKODER, bu veriler ışığında özellikle haberleşme vergileri özelinde hem tüketiciler hem de sektördeki paydaşlar için dengeli çözümler geliştirilmesinin önemini vurguluyor.
TELKODER’in analizine göre haberleşme giderlerinin dağılımına bakıldığında, sabit telefon ve genişbant internet için 4 kişilik bir ailenin yıllık harcaması 5.693,52 TL. Bunun yanında, 4 GSM hattı için yapılan yıllık harcama ise 11.472,84 TL. Toplamda ise sabit telefon, internet ve GSM hizmetleri için bir ailenin yıllık bütçesinden çıkan miktar 17.166,40 TL olarak öne çıkıyor. Bu rakamın 3.961,48 TL’sini ise iletişim vergileri oluşturuyor.
Vergilerin, haberleşme giderlerindeki önemli payı göz önüne alındığında, ekonomik etkilerin tüm taraflar açısından sürdürülebilir şekilde yönetilmesi gerektiği görülüyor.
Uygun Maliyetli ve Kaliteli Haberleşme Hizmetleri Mümkün mü?
Elektronik haberleşme, bireylerin günlük hayatında vazgeçilmez bir ihtiyaç haline gelirken, ülke ekonomisinin ve dijital dönüşümün temel taşlarından biri olmayı sürdürüyor. Bu doğrultuda, iletişim sektöründe erişilebilirliği artırmak ve ekonomik sürdürülebilirliği sağlamak hem tüketiciler hem de işletmeler açısından kritik bir öneme sahip bulunuyor.
TELKODER Yönetim Kurulu Başkanı Halil Nadir Teberci konu ile ilgili yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: "Haberleşme hizmetleri, sadece bireylerin yaşam kalitesini doğrudan etkileyen değil, aynı zamanda ülkemizin dijitalleşme hedeflerine ulaşabilmesi için kritik öneme sahip bir sektörü temsil ediyor. Son rapora baktığımızda telekomünikasyon sektörü de birçok sektörde olduğu gibi yüksek vergiler ve işletme maliyetlerinin artması odağında harcamaların arttığı bir süreci yaşıyor. Bu noktada işletmecilerin ve tüketicilerin vergi yüklerini azaltmak ve rekabeti arttırmak önümüzdeki dönem için son tüketici maliyetlerini dengelemede önemli bir adım olabilir. TELKODER olarak, tüm tarafların ihtiyaçlarını göz önünde bulunduran, dengeli ve sürdürülebilir çözümler geliştirilmesi için çalışmayı sürdüreceğiz. Bu sürecin hem bireysel hem de sektörel düzeyde olumlu etkiler yaratacağına inanıyoruz."
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) tarafından çıkarılan EKONOM dergisinin yeni sayısında yer alan röportajı aşağıda bulunuyor:
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Ekonom’a 2025
yılının yol haritasını çizdi. Şimşek, “Yapısal reformlara hız
kazandıracağız” mesajını verirken, 2025 yılında maliye politikasının daha sıkı olacağının da altını çizdi.
2025 YILININ YOL HARİTASI
Şimşek, 2023 yılı mayıs ayından itibaren uyguladıkları programın olumlu sonuçlarını aldıklarını belirterek, 2024 yılının; dış kırınganlıkların azaltıldığı, dayanıklılığın artırıldığı, makrofinansal istikrarın güçlendirildiği bir yıl olduğunu
kaydetti. Programı başarıyla uygulayarak, ödemeler dengesi riski ve enflasyonun kontrolden çıkma riskini ortadan kaldırdıklarını kaydeden Şimşek, “2025 yılında ise kalıcı fiyat istikrarını sağlamayı ve ekonomide yapısal dönüşümü hızlandırmayı hedefliyoruz. Enflasyonun düşmeye devam edeceği bu
dönemde, para politikasını desteklemek için mali disiplini güçlendirecek ve arz yönlü politikaları devreye alacağız.
Sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil bir gelir dağılımı için, verimliliği ve rekabet gücümüzü artıracak yapısal reformları hayata geçirerek ülkemizi yüksek gelirli ülkeler arasında konumlandıracağız” değerlendirmesini yaptı.
DEZENFLASYONDA BELİRLEYİCİ OLACAK 4 BAŞLIK
Hazine Bakanı Şimşek, enflasyondaki düşüşün devam edeceğini belirterek, 2025’te dezenflasyonda dört temel hususun belirleyici olacağını söyledi. Şimşek, şöyle devam etti:
“Birincisi, para politikasının enflasyona gecikmeli etkisi zamanla daha net görülecek. İkincisi, 2025 yılında bütçe açığının milli gelire oranının azalması negatif mali etki yaratacak. Üçüncüsü, bütçe imkânlarının elverdiği ölçüde, yönetilen ve yönlendirilen fiyatları enflasyon hedefiyle uyumlu olarak belirleyeceğiz. Örneğin, enflasyonu etkileyen kalemlerde yeniden değerleme oranını uygulamadık. 2025’te akaryakıt ürünlerinde yapılacak ÖTV artış oranını
yüzde 6 ile sınırlandırdık ve 12 milyar liralık vergi gelirinden vazgeçtik. Dördüncüsü, dezenflasyonu sadece talep yönlü politikalarla değil, gıda, konut
ve enerji gibi birçok alanda arz yönlü tedbirlerle de destekleyecek; bu alandaki reformlara hız kazandıracağız.
Gıda arzını artırmak amacıyla sulama projeleri, arazi toplulaştırması, gıda lojistiği ve gıda ihtisas bölgelerinin kurulmasına yönelik desteklerimizi sürdüreceğiz. Sosyal konut arzının artırılması da arz yönlü politikaların temel unsurlarından biri olacak. Enerji dönüşümünü ise hem yerli hem de yenilenebilir kaynakları önceliklendirerek gerçekleştireceğiz”
2025’TE MALİYE POLİTİKASI DAHA SIKI OLACAK
2025 yılında maliye politikasının daha sıkı olacağını vurgulayan Şimşek, “2025 yılı, yeni vergi düzenlemelerinden daha
çok kayıtdışılıkla mücadele ve harcama disiplini dönemi olacak. Deprem dışındaki alanlarda harcama disiplinine devam
edeceğiz. Yeni ihdas edilen asgari kurumlar vergisi başta
olmak üzere alınan gelir tedbirleri, vergilemede gönüllü
uyumu güçlendirecek çalışmalar, etkin tahsilat ve denetim
performansıyla bütçe açığını düşürmeye devam edeceğiz”
dedi. Şimşek, bu kapsamda bütçe açığının milli gelire oranının 2025’te yüzde 3,1’e ve sonraki yıllarda yüzde 3’ün altına gerilemesini beklediklerini ifade ederek, böylece kamu maliyesiyle de enflasyonla mücadeleye çok güçlü bir destek sağlayacaklarını belirtti.
YAPISAL REFORMLARA HIZ KAZANDIRACAĞIZ
Yapısal reformlara hız kazandıracaklarını kaydeden Şimşek,
şöyle devam etti:
“Program kazanımlarımızı kalıcı hale getirecek, ülkemizin rekabet gücünü ve büyüme potansiyelini artıracak tüm alanlarda yapısal reformlara hız vereceğiz. Ar-Ge ve yenilikçilik kapasitesini geliştirmek, yeşil ve dijital dönüşümü sağlamak,
beşeri sermayeyi güçlendirmek, işgücü piyasasını daha da etkinleştirmek, yatırım ortamını iyileştirmek ve kayıt dışılığı azaltmak yapısal reformlarımızın temel eksenini oluşturuyor”
KAMU İHALE REFORMUNUN TEKNİK ÇALIŞMALARI
TAMAMLANDI
Mal ve hizmet piyasalarında yoğunlaşmaya izin vermeyeceklerini dile getiren Şimşek, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Arz tarafında ayrıca ürün ya da sektör bazında tekelleşme eğilimlerine de engel olacağız. Bu kapsamda mal ve hizmetlerde, piyasaya girişin-çıkışın kolaylaştırılması ile küresel entegrasyonun sağlanması kritik önem taşıyor.
Çünkü rekabetin olduğu ortamda verimlilik artar, yenilikçi çözümler
ortaya çıkar ve bu da doğal olarak dezenflasyonist bir etki yaratır.
Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği’nin güncellenmesini; tarım, hizmetler
ve kamu alımlarının kapsam dahiline alınmasını son derece değerli buluyoruz. Dolayısıyla küresel entegrasyonu yalnızca ekonomik bir gereklilik değil, aynı zamanda dezenflasyon sürecinin önemli bir unsuru olarak da görüyoruz. Kamu alımları tarafında Kamu İhale Reformuna ilişkin teknik çalışmalarımızı tamamladık ve Partimizin yetkili organlarına değerlendirmek üzere ilettik.
ŞİMŞEK’TEN 2024 DEĞERLENDİRMESİ VE 2025 BEKLENTİLERİ:
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, 2024 yılını değerlendirdi ve 2025 yılına ilişkin beklentilerini şöyle anlattı:
2025’TE KKM’DEN ÇIKIŞI TAMAMLAYACAĞIZ
Makro finansal istikrarı pekiştirmek ve dezenflasyon sürecini hızlandırmak için KKM’den çıkıyoruz. KKM’nin cazibesini azaltmak için tüzel kişilerdeki kurumlar vergisi istisnasını kaldırdık. Bireysel mevduatlara ise stopaj getirdik. Döviz
yükümlülüğü olan firmaların döviz ve TL cinsinden hesaplarına sağlanan kur korumalı desteği kaldırıldı. Bu adımların da katkısıyla KKM’deki azalış 71 haftadır kesintisiz sürüyor.
Ağustos 2023’te 144 milyar dolarla zirve seviyesini gören KKM stoku, Aralık’ta 32.8 milyar dolara geriledi ve KKM’nin toplam mevduatlar içindeki payı 20 puan azalarak yüzde 5.9’a düştü. 2025 yılında KKM’den çıkışı tamamlayacağız.
2025 YILI CDS’İN DÜŞMEYE DEVAM ETTİĞİ BİR YIL OLACAK
Makro finansal istikrarımızın güçlenmesiyle ülke risk primimiz (CDS) düştü. Mayıs 2023’te 700 baz puana yükselen risk primimiz, 2024 sonunda 260 puana geriledi. Türkiye risk primindeki iyileşme ile gelişmekte olan ülkelerden olumlu
ayrıştı. Bu dönemde gelişmekte olan ülkelerin ortalama risk primindeki düşüş 36 baz puan iken, risk primimiz 443 puan azaldı. 2025 yılı CDS’imizin düşmeye devam ettiği bir yıl olacak. Program sayesinde dış finansman maliyetimiz de oldukça azaldı. ABD Hazinesi benzer vadeli tahvil getirisi üzerine ilave prim farkı, yani spread, gelişmekte olan ülkelerde 2023 yılı Mayıs ayına göre 69 baz puan, ülkemizde ise 432 puan geriledi.
DIŞ KIRILGANLIĞIMIZI ÖNEMLİ ÖLÇÜDE AZALTTIK
Mayıs 2023’te 55,6 milyar dolara ulaşan yıllıklandırılmış cari
açık, Ekim 2024’te 7,7 milyar dolara, milli gelire oranla yüzde 0,8’e geriledi. Ekonomideki yeniden dengelenme, azalan enerji maliyetleri, düşen altın ithalatı ve turizm gelirlerindeki olumlu seyir cari dengedeki iyileşmeyi destekledi. 2024
yılında cari açığın milli gelire oranla yüzde 1’in altında gerçekleşerek Orta Vadeli Program hedefinin altında kalmasını bekliyoruz. 2025 yılında ise cari açığın sürdürülebilir bir düzeyde, milli gelire oranla yüzde 2 seviyesinde kalmasını
öngörüyoruz.
REZERVLERİ ENDİŞE KAYNAĞI OLMAKTAN ÇIKARDIK
Cari açıktaki düşüş, dış finansmana erişimin iyileşmesi ve Türk lirasına artan güven sonucunda, önemli ölçüde rezerv birikimi sağladık. 2023 yılı Mayıs ayına göre brüt rezervlerimiz yaklaşık 57 milyar dolar, swap hariç net rezervlerimiz
ise 104 milyar dolar arttı. Uluslararası tanıma göre rezerv yeterliliğimiz eşik seviyeye ulaştı. Rezervlerdeki artışın yaklaşık yüzde 75’i yurt içi portföy tercihlerinden, yani ters para ikamesinden kaynaklandı. Programla birlikte Türk Lirasına güven arttı ve yabancı para mevduatların toplam içindeki
payı yüzde 41,4’e geriledi.
FATF’IN 5’İNCİ TUR HAZIRLIĞINA GRİ LİSTEDEN ÇIKAR ÇIKMAZ BAŞLADIK
Gri listeden çıkış sürecinde mevzuat uyumu kapsamında 40 Mali Eylem Görev Gücü (FATF) tavsiyesinin 39’unda uyumlu konuma gelerek en başarılı üye ülkeler arasında yerimizi aldık. Terörizmin finansmanı ve suç gelirlerinin aklanmasıyla mücadelemizi, uluslararası standartlara tam uyumlu ve kararlı bir şekilde sürdürmeye devam edeceğiz. İlk değerlendirilecek ülkeler arasında yer aldığımız ve 2025’te başlayacak olan FATF’in 5’inci değerlendirme turuna ilişkin hazırlıklarımıza gri listeden çıkar çıkmaz başladık. Bu süreçlerde edindiğimiz tecrübeleri dost ülkelerle de paylaşarak onlara da katkı sağlıyoruz.
ENFLASYONU KONTROL ALTINA ALDIK VE DÜŞÜRÜYORUZ
Vatandaşımızın geçim sıkıntısını çözmek en büyük önceliğimiz. Bu doğrultuda
gerekli politika çerçevesini oluşturduk ve dezenflasyon programını kararlılıkla
uygulamaya devam ediyoruz. Uyguladığımız programın temel amacı olan fiyat istikrarını sağlamak, uzun soluklu bir çaba gerektiriyor. Bu nedenle programın ilk yılını dezenflasyona geçiş dönemi olarak planlamıştık. Yıllık enflasyon öngördüğümüz gibi mayısta zirveye ulaştı.
Haziranda başlayan dezenflasyon süreci devam ediyor. Aralık ayında yıllık enflasyon 2023 sonuna göre 20 puan, 2024 mayıs ayındaki zirve seviyesine göre ise 31 puandan fazla geriledi. Para politikasına hassasiyeti yüksek olan temel mallarda enflasyon düşüşü daha belirginken, dünyada olduğu gibi bizde de hizmetlerde atalet yüksek seyrediyor.
GELİR DAĞILIMI İYİLEŞİYOR
Uyguladığımız ekonomi programı sayesinde gelir dağılımındaki bozulmayı gidermeye başladık. Gelir dağılımı eşitsizliğini gösteren Gini Katsayısı 2022 yılında, 2005 yılından sonra en kötü seviyesini görmüştü. Ancak 2023 yılında
bu eğilim tersine döndü, gelir dağılımında adalet yeniden sağlanmaya başladı. Çalışanlarımızın milli gelirden aldığı pay son 26 yılın en yüksek seviyesine ulaştı. Enflasyondaki düşüşün devamıyla, vatandaşlarımızın alım gücü daha da
artacak ve gelir dağılımındaki bozulma düzelmeye devam edecek.
BÜTÇE AÇIĞINI KONTROL ALTINA ALDIK
Deprem harcamalarının etkisiyle 2023’te bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 6,4 öngörmüştük. Uyguladığımız politikalarla bu oran yüzde 5,2 gerçekleşti ve gelişmekte olan ülke ortalamalarının altında kaldı. 2024 yılında ise bu oranın yüzde 4.9 olarak gerçekleşmesini bekliyoruz.
BÜYÜME DENGELENDİ, YAVAŞLAMA GEÇİCİ
Dezenflasyon sürecinde büyüme ılımlı ve daha dengeli seyrediyor. 2023 yılı üçüncü çeyreğinde ekonomide başlayan
dengelenme belirginleşerek sürüyor. 2024’ün ilk üç çeyreğinde yüzde 3,2 gerçekleşen büyümeye toplam yurt içi talep 1,3 puan, net dış talep ise 1,9 puan katkı yaptı. Jeopolitik
gelişmeler ve en büyük ticaret ortağımız Almanya’daki zayıf
talep, 2024 yılında ihracatımızın büyümeye katkısını sınırladı. Bunun yanı sıra stok maliyetlerindeki artış, iç talepteki
yavaşlama ve diğer ihracat pazarlarımızdaki görece zayıf
talep imalat sanayinde daralmaya neden oldu. Ancak milli
gelirimizin yaklaşık 4’te 3’ünü oluşturan hizmetler, inşaat ve
tarım sektörlerinde ekonomik aktivite halen güçlü görünümünü koruyor. Büyümedeki ivme kaybına rağmen, işgücü piyasamız güçlü görünümünü sürdürmekte olup programın kısa vadeli etkilerinin oldukça sınırlı olduğunu gösteriyor. Mevsimsel düzeltilmiş istihdam 2024 ekim ayında geçen yılın mayıs ayına göre 1,4 milyon kişi artarken aynı dönemde işsizlik oranı 0.8 puan gerileyerek yüzde 8,8 oldu.
2025 YILINDA EKONOMİK AKTİVİTENİN TOPARLANMASINI BEKLİYORUZ
Enflasyondaki düşüş ve destekleyici küresel koşullarla birlikte, 2025’in
ikinci yarısından itibaren ekonomik aktivitede göreli bir toparlanma öngörüyoruz. 2025 yılında küresel büyümenin, ticaretin, finansal koşulların ve emtia fiyatlarının ekonomimiz açısından daha destekleyici olmasını öngörüyoruz.
İhracatımızın yüzde 72’sini oluşturan Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da büyümenin 2025 yılında hızlanması beklenmektedir. 2025 yılı sonuna kadar piyasalar, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) 50 baz puan, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) ise 100 baz puan daha faiz indirimi yapmasını ngörmektedir. Gevşeyen küresel finansal koşullar ülkemiz ve gelişmekte olan diğer ülkeler açısından olumlu olacaktır. Küresel ekonomide korumacılığın arttığı bir dönemden geçiyoruz. Üretimin yerelleştiği ve tedarik zincirlerinin dost ülkelere
yöneldiği bu dönemde, Türkiye önemli avantajlara sahip.
Gümrük Birliği dahil olmak üzere, 54 ülkeyle yaptığımız serbest ticaret anlaşmalarıyla, 30 trilyon dolarlık bir coğrafyaya entegreyiz ve bu sayede korumacı eğilimlere karşı dayanıklıyız. Serbest ticaret anlaşmalarımızın olmadığı yakın ve dost coğrafyalarla da güçlü ilişkilerimiz var.
Siparişleriniz sadece "1 saat" içerisinde hesabınızda.
Siparişlerinizin gönderimi, aynı gün içerisinde yapılır.
256-bit şifreleme ve 3D Secure ile güvenli ödeme.
Ürünlerimizin tümü sertifikalı ve orijinaldir.