Tüm Alışverişlerinizde Kargo Bedava.
Sepetiniz Boş
Görünüşe göre henüz seçim yapmamışsınAlışverişe Başla
ürün bulundu.
Geçen hafta ülke olarak gerçekten zor bir dönemi geride bıraktık. İstanbul Silivri açıklarında önce 3.9, ardından da
6.2 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. Öncelikle, depremden etkilenen herkese geçmiş olsun dileklerimizi
iletelim. Umarız bir daha böyle acı deneyimler yaşamayız ve hazırlıklarımızı buna göre yaparız.
Depremin gölgesinde, gözler bir başka kritik gelişmeye çevrilmişti: Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu
S&P'nin Türkiye kararına... S&P, Türkiye’nin kredi notunu ‘BB-’ seviyesinde tutarken, görünümünü de «durağan» olarak
teyit etti. Kurum, döviz kuru oynaklığındaki artışa ve rezervlerdeki erimeye rağmen, Türkiye'deki ekonomi yönetiminin
yüksek enflasyonla mücadele kararlılığını sürdürdüğünü not etti. Ancak bu değerlendirme, satır aralarında bir
uyarıyı da barındırıyor: Mart ayında İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının, yatırımcı güveni başta olmak
üzere döviz istikrarı ve büyüme üzerinde uzun vadeli riskler yaratabileceği ifade edildi. Geçen yıl iki defa not artışı
yapan S&P’nin bu kez daha temkinli bir dil kullanması, aslında Türkiye’ye yönelik dikkatli bir gözlemi işaret ediyor.
TCMB cephesinden de bir adım geldi. Zorunlu karşılıklara dair yapılan düzenlemeyle, bankaların bu karşılıklar için
aldıkları faiz yaklaşık 3 puan artırıldı. Bu, mevduat maliyetlerinde kısmen de olsa bir rahatlama yaratabilir. Küçük
ama önemli bir hamle diyebiliriz.
Diğer yandan, piyasa katılımcıları anketi de açıklandı. 12 ay sonrası için yıllık enflasyon beklentisi 1 puan artarak
%25,6’ya çıktı. Reel sektör tarafında beklenti %41,7’ye yükseldi. Hanehalkının beklentisi ise %59,3’te sabit kaldı. Bunların
hemen ardından, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de önemli açıklamalarda bulundu ve özetle şöyle dedi:
«Son bir yılda hanehalkı enflasyon beklentisi 17 puan, reel sektör 15 puan, piyasa katılımcıları ise 10 puan düştü.
İçeride ve dışarıda yaşanan gelişmelere karşı gereken tüm adımları atıyoruz. Uyguladığımız program sayesinde,
güçlenen makroekonomik temeller, sıkılaşan finansal koşullar ve düşen emtia fiyatları dezenflasyon sürecine katkı
sağlayacak. Yıl sonunda enflasyonun TCMB tahmin aralığında kalmasını bekliyoruz».
Bu arada uluslararası kuruluşlardan da Türkiye ekonomisine dair güncellenmiş beklentiler geldi. Dünya Bankası,
2025 yılı için Türkiye’nin büyüme tahminini %2,6’dan %3,1’e yükseltti. IMF ise bu yıl %2,7’lik bir büyüme öngörüyor; 2026
yılında ise büyümenin %3,2’ye ulaşabileceğini söylüyor. Bu veriler, zorlu koşullara rağmen Türkiye ekonomisinin belli
bir direnç gösterdiğini ortaya koyuyor.
Ve elbette, her hafta olduğu gibi bu haftanın da sürpriz ismi yine ABD Başkanı Donald Trump’tı. Piyasalarda Çin’le
daha yapıcı bir hava yakalanacağına dair inanç artıyordu; ancak Trump, alışıldık sert üslubuyla bu havayı dağıttı.
Çin'den “önemli bir şey almadıkça” sözleriyle tarifeleri düşürmeyeceğini bir kez daha yinelemiş oldu. Çin ise Trump
karşısında dik duruş göstermeye devam ediyor. Tarifelerle ilgili görüşmelerin sürdüğü haberi direkt Pekin tarafından
yalanlandı. Trump bu söylemlerle de kalmadı; Fed Başkanı Jerome Powell’ı eleştiri yağmuruna tuttu. Enflasyonun
düştüğünü savunarak faiz oranlarının hâlâ çok yüksek tutulduğunu söyledi. Faizler düşmezse ekonominin
yavaşlayacağını öne sürdü. Hatta Powell’ı açıkça "başarısız" olarak niteledi.
Birinci çeyrek mali tablolarını geçtiğimiz hafta almaya başladık. Bankacılık için birinci çeyrek özelinde çok olumsuz
bir hava görmüyoruz ancak ikinci çeyrek için biraz daha kaygılıyız. Sanayi tarafında, yakın zamana kadar "en kötüsü
geride kaldı" şeklinde düşünüyorduk ancak son gelişmeler bir süre daha bu olumsuz tablonun devam edeceğine
işaret ediyor. Gıda perakende sektörünü hala defansif bir sektör olarak değerlendiriyoruz. Ancak, birinci çeyrek
özelinde, yüksek personel maliyetlerinin etkisiyle marjların daralması muhtemel görünüyor. İletişim sektörünü ise
özellikle enflasyonist dönemde mobil ürünlerin düşük talep elastikiyeti sebebiyle seviyoruz. Savunma sanayi,
Türkiye’nin bu alandaki gelişimiyle dikkat çekiyor. Ayrıca, Avrupa'da artan güvenlik tehditleri de bu sektörü daha
stratejik bir hale getiriyor. Türkiye’nin savunma sanayindeki güçlü yerli üretim kapasitesi ve stratejik yatırımları, uzun
vadede de sektörü olumlu etkileyecektir. Havacılık tarafında ise global çapta güçlü şirketlere sahibiz ancak son
dönemde yaşanan gelişmeler ve deprem haberleri nedeniyle turizm verilerini dikkatli izlemek gerektiğini
düşünüyoruz; şu an için nötr görüşümüzü koruyoruz
Pardus Portföy Yönetimi A.Ş
https://pardusportfoy.com/
***
Yasal Uyarı
Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeler yatırım danışmanlığı kapsamında değildir.Yatırım danışmanlığı hizmeti ; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır.Burada yer alan yorum ve tavsiyeler, yorum ve tavsiyede bulunanların kişisel görüşlerine dayanmaktadır.Bu görüşler mali durumunuz ile risk ve getiri tercihlerinize uygun olmayabılır.Bu nedenle, sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak yatırım kararı verilmesi beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir.
Siparişleriniz sadece "1 saat" içerisinde hesabınızda.
Siparişlerinizin gönderimi, aynı gün içerisinde yapılır.
256-bit şifreleme ve 3D Secure ile güvenli ödeme.
Ürünlerimizin tümü sertifikalı ve orijinaldir.